Yeni nesil girişimler: Ofis yok, yönetici yok, mesai saati yok

Teknolojinin iş yapış şekillerini değiştirmesi, çalışma ortamına ilişkin standartların da gözden geçirilmesini ve yeniden düzenlenmesini sağlıyor. Çalışma ortamı denildiğinde akla gelen tüm standartlar yavaş yavaş değişmeye başladı. Özellikle Apple, Google, Yahoo gibi teknoloji firmalarının öncülük ettiği yeni iş yapış şekilleri bu firmaların izlerini takip ederek sektöre yeni adım atan girişimlere de ilham kaynağı oluyor.

Artık tasarımcılar, bilişim ve yazılım mühendisleriyle dolu kadroların yönetilmesi ve iş planlarının yapılması, eskiden olduğu gibi sektör ve iş hakkında hiçbir şey bilmeyen ama yöneticilik tecrübesine sahip kişilerin eline bırakılmıyor. Hatta bu kişilerin sadece raporlama yapabilmek için belirli bir yöneticiye bağlı olması bile gerekmiyor. Sık sık toplantılara katılması, sabah 08.00 akşam 17.00 saatleri arasında aynı masada oturarak çalışması gibi yaratıcılığı ve iş motivasyonunu düşüren alışkanlıklar da artık yeni girişimlerin çalışma rutinleri arasında değil.

Çünkü artık çoğu girişimde bildiğimiz anlamda bir patron yok, çalışma arkadaşı olan bir girişimci var. Ofis yok. Çünkü internete bağlanılabilecek her yer ofis. Çalışma saatleri esnek. Çünkü bir tasarımcıdan öncelikle yaratıcı olması bekleniyor. Yaratıcılık da belirli mesai saatleri arasında gelmesi gereken bir ilham perisi değil…

Yönetici yok

Büyük teknoloji firmalarında, özellikle yazılım mühendislerine sorun yaratan konulardan biri, proje mühendisleri tarafından kısa zamanda kaliteli işler ortaya çıkarmaya zorlanmaları. Konu hakkında az da olsa fikir sahibi olan biri kısa zamanda kaliteli iş ortaya çıkarmanın pek de mümkün olmadığını bilir. Eğer bir yönetici bu tarz bir zorlamayla mühendislerin karşısına geçiyorsa, o kişinin konu hakkında fikir sahibi olmadığını anlayabiliriz.

Google’ın CEO’su Larry Page de bu durumdan memnun olmayanlardan:

“Mühendisler kısıtlı teknik bilgiye sahip olan proje yöneticilerine bağlı olmak zorunda değil”

Bu anlamda bilgisayar programcılarını da zorlayan konulardan biri patronların her ihtiyaç duyduklarında onları karşılarında görmek istemeleri. Kaliteli bir iş ortaya çıkarmak için odaklanmış bir programcının kesintisiz olarak 4 saat çalışmaya ihtiyacı olabiliyor. Bu işin ortasında “hemen toplantıya gel” benzeri bir cümle o kişinin tüm motivasyonunu yıkabilir. Bu nedenle bir programcının 4’er saatlik dilimlerle çalışması aslında etkili bir iş planı için uygun olabilir. Elbette bu saatler içinde programcının rahatsız edilmemesi de öyle…

Durum şu ki bir programcının sürekli patron tarafından toplantıya çağrılmasının maliyeti aslında epey yüksek.

Ofis yok

Yeni işi için hayal kuran her girişimcinin aklında oyun masaları, aktivite alanları, spor ekipmanlarıyla dolu muhteşem bir ofis canlanıyor. Ancak girişimin sancılı ilk süreçlerinde bu hayali gerçekleştirmekten önce işi hayata geçirmek ve para kazanmak gibi öncelikler oluşuyor. Bu nedenle masa ve çalışma koltuklarından oluşan dar alanlarda başarılı işler yapılmaya çalışılıyor.

Ancak bu hayaller ve gerçeklerle başarının uzun süreli olamayacağını anlayan tüm girişimciler “Ofis olmadan da olur” demeye başladılar. Evet, olabilir, hatta çok daha başarılı olabilir. Özellikle kalabalık şehirlerde ofise gelmek ve evine dönmek için saatlerini harcamak zorunda olan kişilere sağlanan bağımsız çalışma ortamının iş motivasyonunu ne kadar yükselteceği düşünüldüğünde, o hayallerdeki, etkileyici çalışma ortamını yaratana kadar ofis olmadan çalışmanın iyi bir fikir olduğu ortaya çıkıyor. Üstelik bu bağımsız çalışma alternatifi, muhteşem ofis fikirlerini hayata geçirdikten sonra da çalışanlara sunuluyor…

Yeni girişimciler artık gerçeklerin farkında. Kendilerine göre muhteşem bir yönetici olduklarını, kusursuz bir çalışma ortamı sunduklarını düşünmüyor, çalışanların ne istediklerine ve onların ihtiyaçlarına odaklanıyor. Elbette bu bakış açısı başarıyı getiriyor.